Skip Navigation Links
Start
Civat
Siyaset
Dokument
Sport
Magazin
Arşîv
Kontakt
Skip Navigation Links
 
Zaman gazetesinin 2010 da referandum ile ilgili bana sorduğu sorular ve gazete tarafından hasıraltı edilen cevaplarım:
2016-08-05 11:24

Dr.Cuwan Heqi:
(Zaman gazetesinin 2010 da referandum ile ilgili bana Tanju Özkaya tarafından sorulan sorular. Ancak sorulara verdiğim cevaplar hasıraltı edildi. Yani bence bilerek yayınlanmadı.
O zamanki değerlendirmelerimin halâ, (bence herzaman) geçerliliğini korudukları için sorulara verdiğim cevapları burada yayınlıyorum.)

(Tarih 2010 referandum öncesi)

Bir haber çalışması konusunda sizden değerlendirme alacaktım bu konuda bana yardımcı olursanız sevinirim... Zahmetiniz için şimdiden teşekkürler...

Son günlerdeki gelişmelere ilişkin sizden değerlendirme rica edecektim.

Türkiye onca tartışmadan sonra referandum sürecine girdi. Bu aşamadan sonra evet ve hayır blokları oluştu, hangi siyasi parti seçimde kanaatini ne yönde kullanacağını duyurdu.

Ancak farklı kulvarda yer alan MHP (Türk Milliyetçisi), BDP (Kürt Milliyetçisi), CHP (Ulusalcı) gibi partilerin tabanlarına rağmen "hayır" bloğunda yer almaları dikkat çekiyor.

Meclisteki oylamalara katılmayarak eleştirilen BDP, son olarak da aldığı boykot kararı, kimi Kürt siyasetçileri yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşların tepkisini çekti.

Parti, statükonun temsilcisi olmakla suçlandı.

BDP"nin boykot kararına rağmen Kürtlerin ağırlıklı bir kısmının halk oylamasında "evet" yönünde oy kullanacakları ön görüsünde bulunuyor.

Siyasetçi kimliğinin yanı sıra bölgeyi iyi bilen bir yazar olarak yukarıdaki gelişmeler ışığında son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tanju Özkaya
Zaman Gazetesi

Haber Merkezi
Muhabir


Dr.Cuwan Heqi:
Sorulara verdiğim cevaplar:

Önce BDP’yi iyi tanımak gerekir.
BDP’lilerin MHP ve CHP ile aynı saflarda yer alması bence oldukça doğaldır.
Aksini düşünmek, o zaman Abdullh Öcalan’ı bilmemek demektir.

BDP, KCK (eski adıyla PKK) ve buna bağlı olan her ne iseler, başka şekilde düşünmeleri beklenemez.
Onlar Öcalan’ın borazanlığını yapmak zorundalar.
Öcalan ne zaman, nasıl, ne şekilde ve ne kadar “borazanını” üflüyorsa, BDP’lilerden o biçimde ses çıkar, onlar öyle hareket ederler.

Düşünün, referdandum Türkiye’nin önünü bir nebze daha ileriye dönük açmak demektir.
Kürtlere biraz daha serbestlik, özgürlük, bir nefes daha vermektir.
Ama buna rağmen, bu borazancılar buna red oyu vermek zorunda kalıyorlar.

Bölgede Öcalan’ın stalinist hakimiyeti had safhada.
Millette bir korku, sindirme var.
Halk arasında müthiş bir ispiyouncu ağı kurmuşlar.
KCK bölgede pisikolojik olarak dünya kadar ”münafik, ikiyüzlü” kürt tipleri oluşturmuş.
Kimse kimseye güvenmiyor.
Herkes KCK’ye salavat getirmek zorunda.
Bir ailede baba oğluna, oğul annesine, kardeşine , KCK’ya ispiyon edecek diye inanmıyor, güvenmiyor, korkuyor.

KCK’yi dağda tutan nedenleri iyice analiz etmek gerek.
Kanaatimce bir iç güçler, ikincisi dış güçler ve son olarak Türkiyede gelmiş-geçmiş iktidarların- AKP iktidarını bunların haricinde tutuyorum- kürt sorununu çözmediklerinden dolayı, onları (KCK) ayakta, dağda tutatbiliyor.

KCK’nin kuruluşundan beri onu dış güçlerin şu veya bu şekilde kullandıkları herkesçe malümdür.
Eskiden Suriye, Rusya, Irak’ta Saddam’dı.
Şimdi bu rol, bence son zamanlarda İran´ın eline geçmiştir.
Yani KCK kuruluşundan beri mutlaka onu kullanan bir dış güç olmuştur.

İç güçlere gelince, son zamanlarda oldukca ayan olan Ergenekon’un kürt ayağı ve onun işbirlikçisi bizzat Abdullah Öcalan ve derin devletin Ergenekon’u ile koordine olarak kullandığı güçtür.

Ve son olarak, AKP iktidarına kadar Türkiyeyi yönetenlerin suçu olan, yani KCK’ye (PKK-ye) katılanları önlemek için Kürd sorunu konusunda realist, iyiniyetli, cesurane, demokratik, akılcı adımların atmadıklarındandır.
Bu son nokta bence en önemlisidir.
Eğer bunu halledersek öteki güçlerin etkinliğı azalır ve KCK’nin bölgedeki hakimiyeti sıfırlanabilir.

Malesef Türkiye’nin Kürd bölgesinde KCK’nin hakimiyeti had safhada.
Siz BDP’yi hiç saymayın.
O zaten KCK` nin borazanlığını yapmakla mükelleftir.
Siz bakmayın şu miletvetikili bunu konuştu, şunu dedi, naralar çekti, falan ve filanlar.
Onlar aslında kendilerine verilen rolleri yapmakla müklleftirler.
Bu partinin önde geleni olsun, en allt kademedeki birisi olsun, hiç farketmez.
Onlar rollerini yapmadıkları taktirde KCK’nin kurduğu stalinist, komünist sistem hakimiyeti gereği hemen Kürd toplumundan tecrit olurlar, toplumdan dışlanırlar.
Bu nedenle, BDP de ne kopmalar oluyor, ne de ittirazlar çıkabiliyor.
Malesef onların siyasi varlığı, iradeleri Öcalan’ın iki dudağı arasında ipoteklenmiştir.
Öl dese ölürler, kal dese kalırlar.
Bu insanlara acıyorum, gerçekten.
Kendi irade ve şahsiyetlerine hakim olamayan insanlar...

Gelelim çözüm nerede?
Siz istediğiniz kadar silah, şiddet kullanın, onların hakimiyetini kıramazsınız.
İşi ”asarız, keseriz, ezeriz”ler le hiç, ama hiç halledilmez.
Yani bu iş silahla çözülmez.
Elbette bölgeyi onlara da boş bırakmak olmaz.

Sonuç olarak, Kürd lerin istekleri ulusaldır.
Yani Kürd lerin Türklerle, nisbetleri oranda, bu ülkeyi birlikte yönetmektir. Iktidara ortak olmaktır.
Bu da bence çözüm KCK’nin bölgemizde hakimiyetini kırmak için bir Kürd ulusal alternatifini yaratmaktan geçiyor.
Bunun akabinde, bu da bir fedrerasyona doğru yol almaktır, oluşturmak demektir.

Durum böyle olunca, Türk ve Kürd lerin federasyonu diğer komşu ülkelerdeki Kürdlerde sıkkı işbirligi doğar, gelişir ve Türkiye’ye güven doğar.
Türkiye bölgede bence önder bir rol oynar.
Ve Türkiye’nin Avrupa Biliğine girmek için yalvarmasına artık gerek kalmaz.
Yani kanaatimce Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme ihtiyacı kalmaz, tam aksine, bölgede güçlü bir Türkiye Federasyonu doğar.

Bence sayın Recep Tayyip Erdoğan ve AKP`nin Kürd sorununun çözümüne bu açıdan bakması gerek ve ona göre çözüm üretmesi gerek.
Bu da şu anlama gelmektedir:
Demokrasiye inanan, anti-İmrali uzman bir Kürd grubu ile bir nevi ”koalisyon” şeklinde birlikte bir çözüm platformu oluşturması gerekir.
Bu da anti-İmrali olan yurtsever Kürdlerde cesaret uyandırır ve Öcalan’ın bölgedeki hakimiyeti yavaş yavaş kırılır.


Dr.Cuwan Heqi
Baştabib, pisikiyatrist
Amerika-Kürdistan Dosluk Derneği Avrupa sorumlusu
(America-Kurdistan Friendship League, AKFL)
Yazar